Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Boğazı çevresindeki yapılaşmaya tepki göstererek, "Bunun anayasasını yapmalıyız" dedi. Erdoğan, "İstanbul Boğazı'nın hali ortada. Boğazı felç ettiler. Neden, bu yüzden. O güzelim boğazda 5-6-7 kat binalar. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için. Bununla ilgili Boğaz yasasının yeniden ele alınması lazım. Bunun için bakanlığımızın kararlı bir adım atması gerekiyor. Bunun anayasasını kurmamız lazım. Hükümetimizin çok ciddi karar alması gerekir" dedi. Erdoğan, "dikey mimariye karşıyım" diyerek, "İnsan toprağa yakın yaşamalıdır" ifadelerini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım da yaptığı konuşmada, "Şehirlerimizi afet risklerinden arındırırak yeniden inşaa edeceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de Çevre ve Şehircilik Şurası'nda konuştu. Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"ŞEHİRCİLİK FACİALARINA İYİ TESPİT ETMEMİZ GEREKİYOR"
"Toplumdan uzak tek başına yaşamak insan fıtratına aykırıdır. Şehirler bu fıtri ihtiyaçtan doğmuştur. Medeniyet kavramının insanların bir arada yaşadıkları şehirleri ifade eden geniş bir anlam dünyası vardır. Bizim medeniyetimizde şehirler, sokaklar, mahalleler, insanın yaratıcısına yönelten simgelerdir. Şehri cennet tasavvuru görenler de vardır. Şehirde yaşamaya karar vermek, bir hayat biçimi tercihidir. İnsanla şehir arasındaki ilişkiyi doğru kurmak çok önemlidir.
Bizim için şehir hem vatandır, hem de rabbimize yönelişimizin tezahürüdür. 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşadığımız şehircilik facia sebeplerini çok iyi tespit etmeliyiz. Bizler her alanda olduğu gibi şehircilik konusunda da tarihimizden ibret alarak, hataların tekerrürünü önleme mecburiyetindeyiz.
"BİNALARIN, MEYDANLARIN BİR KİMLİĞİ VARDIR"
14 yılda önemli adımlar attık. Türkiye tarihinin en kapsamlı, sosyal yönü en güçlü şehirleşme hamlesini bu dönemde gerçekleştirdik.
Dünyanın dört bir tarafında tüm önemli şehirleri ziyaret etme fırsatı buldum. Şehirleşme konusunda yaşadığımız sıkıntılar bize mahsus değildir. Dünyada 10 milyonun üzerinde 34 şehir var ve yenileri de hızla gelmektedir. Nüfusun kır ve kent dağılımı da hızla bozulmaktadır. Dünyayı bir kenara bırakıyorum. Ülkemize baktığımızda nüfusumuzun sadece yüzde 25'i şehirlerde yaşarken, bugün yüzde 90'ı aşmıştır. İnsanlar şehirlerde yaşamayı tercih etmektedir. Bizim şehirlerimiz var olan çeşitliliği, farklılığı bir arada yaşatabilme özelliğine sahiptir. Binaların, meydanların bir kimliği, şahsiyeti vardır. Özellikle batı ülkelerinde tek tipçi bir mimari anlayış hakimdir. Düzenli karakteri olmayan şehirleşme bizim idealimiz, modelimiz olamaz.
"DİKEY MİMARİYE KARŞIYIM"
1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın yanında aynı kişiliksiz projenin apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. Ben dikey mimariden yana değilim, ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın yaşamalıdır. TOKİ binaları başta olmak üzere, artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, hayat tarzına uygun binalar dönemi gelmiştir. Sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan o yapılar yaylalarızı, kıyılarımızı işgal etmeye başlamıştır.
"MANHATTAN'I BİR DÜŞÜNÜN"
Şehirlerimiz kentsel dönüşüm projeleriyle, gecekondu yapıların istilalarından kurtulurken, şahsiyetsiz projelere de teslim olmamalıdır. Sadece rant, kar, kazanç odaklı anlayışla böyle bir şehir inşası gerçekleştiremeyiz. İnsanlara huzur değil, gerginlik veren bir şehir sorunlu bir şehirdir. Manhattan'ı düşünün, orada bir ruhsuzluk olduğunu görürsünüz. Orada bir insan medeni olarak yaşıyorum diyemez. Odanıza çıkarsınız, beton yığınını görürsünüz. Yeşili görmek mümkün değil.
Bugün dünyanın 30 şehrinin ortak özelliği hepsinin de terör tehdidi altında bulunmasıdır. Sorun çözmek, toplumun bir kesimini diğerlerinden tehcir edecek yapı adacıları oluşturma anlamına gelmemelidir. Bu birliktelik herkesin, diğerinin halini görmesine, yardım elini oluşturmasına, yarasını sarmasına imkan sağlamaktadır. Bireyselleşmeyi teşvik eden yapılaşmalar, dünya cennetini cehenneme çevirir. Şehir dediğimiz zaman üzerinde durmamız gereken pek çok husus bulunuyor.
Ülkemizde nispeten düzenli ve tarihi dokusunu muhafaza eden şehirlerimize baktığımız zaman, bunlar köyden göçün patladığı 2. Dünya Savaşı sırasında geleceği gören belediye başkanları olan şehirlerdir. Vizyoner bir bakış açısıyla gelişmeleri doğru değerlendirip, geleceği planlayan anlayışlar o şehri bugünlere kadar getirmiştir. Bilinçli bir şekilde kurulan şehirler, medeniyetlerin kurucu şehirleri olmuştur. Bizim şehirlerimiz gerçekte gönlümüzün çiçekleridir.
AFRİKA'DAKİ DURUM
Afrika sömürgecliğin acılarını yaşayan bir kıtadır. Biz kendi şehirlerimizle, medeniyetimiz arasındaki ilişkiyi yeniden inşa etmeye çalışırken, bu birikimi kardeşlerimize de sunmak istiyoruz. Kendilerine her türlü desteği vermeye hazırız. Şehircilik konusunda çok kötü bir durumda olan şehirlerin halini görünce, Madagaskar Cumhurbaşkanı'na tekliflerimizi aktardık. Sadece TOKİ aracılığıyla 14 yılda 765 bin konut üreterek, dostlarımıza yardıma hazır olduğumuzu anlattık. Sizi sömürelim diyerek, sömürgecilik yapmıyoruz, çünkü bizim tarihimizde bu yok. Bizler o coğrafyalarımız ihmal ettiğimiz için ya maceraperestler ya da FETÖ'cüler gidip köşeleri tutmuştur. Bu coğrafyalara ilk önce biz gitmeliydik. Geç kalmış olabiliriz ama hiçbir şey bitmiş değil.
RİSKLİ BİNALARIN GERİ DÖNÜŞÜMÜ
Türkiye deprem başta olmak üzere, doğal afetlere maruz kalan ve kalma ihtimali olan bir ülkedir. Ülkemizde süratle yıkılıp yeniden yapılması gereken 6 milyonun üzerinde konut tespit edilmiştir. Bizim elimizi çabuk tutup bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Kanun kapsamında 49 ilimizde 187 yer riskli alan ilan edilerek 400 bin konut ve işyerinin yenilenme süreci başlatıldı. Kentsel dönüşüm çalışmaları için 2,5 milyon lira kaynak kullanıldı. Ne olur yerel mimariye uygun hareket edelim.
İSTANBUL BOĞAZI İÇİN ANAYASA
Kot denilen bir durum var, müteahhitler burada yolsuzluk yapıyor. Kotu denizden verme gibi bir anlayışı vermek gerekiyor. Bu işi kökünden kazımamız lazım. Bodrum diyorsun adam zemin yapıyor. Belediyelerimizin hassas davranması lazım. Bodrum güneşi görmeyen yerdir. Bodrumu zemine dönüştüren anlayış da ihanet içerisindedir. Kazanmak istiyorum derken, şehre ihanet ediyorsun. İnsanın şehirler üzerinde hakkı olduğu gibi şehrinde insanlar üzerinde hakkı vardır.
İstanbul Boğazı'nın hali ortada. Boğazı felç ettiler. Neden, bu yüzden. O güzelim boğazda 5-6-7 kat binalar. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için. Bununla ilgili Boğaz yasasının yeniden ele alınması lazım. Bunun için bakanlığımızın kararlı bir adım atması gerekiyor. Bunun anayasasını kurmamız lazım. Hükümetimizin çok ciddi karar alması gerekir. Belediyelere bir süre verilmeli. 6 ayda bu planın onayı bitmelidir. Sen hızlandırmazsan, gecekondular hızlanmaya başlar."
YILDIRIM: TÜRKİYE'NİN YARINI BUGÜNÜNDEN DAHA GÜZEL OLACAK
Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde katıldığı Şehircilik Şurası'nda konuştu. Yıldırımın'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Fatih Sultan Mehmet diyor ki, asıl marfet halkın kalbini ruhunu benliğini inşaa edecek, insana huzur verecek şehirler inşaa etmektir.
Başta Konya, Edirne, Bursa, İstanbul olmak üzere, tüm şehirlerimiz insan merkezli kurulmuştur. Bizim şehirlerimiz bir medeniyet tasarrurun eseri olarak meydana gelmiştir. Bizim şehirlerimiz dünyanın her tarafında fazilet ve erkan sahibi insanları kendine çekmiş, cezbetmiştir. Bu şuradan çıkacak sonuçlar bu sorumluluğumuz yerine getirilmesinde bize ışık tutacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım, bugün dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde çevrecilikle ilgili yeni kavramlar anlayışlar oluşuyor. Bizim geri kalmamız düşünülemez. Biz ülke olarak hangi aşamadayız neler yapabiliriz etraflıca tartışmamız gerekiyor. Bu şurada yeni mevduat, şehircilik düzenlemeleri gibi konular ele alınacaktır.
DÜNYADA KRİZ DERİNLEŞİRKEN TÜRKİYE ART ARDA
2002'den bu yan Türkiye'de ihracatımızı arttırdık. Mazurlara madurlara eve sahipliği yapan bir ülke oldu Türkiye.
Devlet ve millet kenetlendi. Türkiye'yi büyütmek için hızla çaba gösterdik. Biri bitmeden diğerine başlıyoruz. Çanakkale 1915 Köprüsü, son olarak vatandaşlarımıza yeni bir hizmet olarak geliyor. Çanakkale Köprüsü ve otoyollarıyla birlikte ihalesini dün gerçekleştirdik. 10.5 milyar dolarlık bir projeden bahsediyoruz. Dünyada herkesin gıpta ile izleyeceği bir projedir. En önemli özelliği dikmeler arası açıklığı en fazla olan köprü olmasıdır. İki kulesi arasındaki açıklık 2223 metre olacaktır. Böylece cumhuriyetimizin 100. yılına Çanakkale'de, canını feda eden, düşmana boğazın suyuna atan ecdanımızın mutluluğunu hep birlikte yaşayacağız.
Bu yıl 18 Mart'ta, bu köprüye ilk kazmayı vurmak istiyoruz. Türkiye 15 yıldır büyümeye devam ediyor bundan sonra da devam edecek. Türkiye'nin yarını bugününden daha güzel olacak.
Medeniyetler şehri, medeniyetin başkenti İstanbul, Osmanlı'nın başkenti İstanbul, Diyarbakır bizim, Mimar Sinan'ın gözünün nuru Kayseri bizim, Edirne bizim...
ŞEHİRLER BİZE ECDADIMIZDAN EMANETTİR
En büyük sorumluluğumuz köprü medeniyetimizin mimari abidesi olan bu şehirlerimize her zamankinden daha büyük bir aşkla hizmet etmektir. Şehir ve çevreler bize ecdadımızdan emanettir. Ana hedeflerimiz kısaca aktarmak istiyorum.
Şehirlerimizi afet risklerinden arındırırak yeniden inşaa edeceğiz. 200 bölgeyi ayırdık ve faaliyetlerine başladık. Güneydoğu'daki 35 bin konutun yapımına başladık hızla yapımı devam ediyor. 1 yıl içerisinde eskiden kat kat güzel konutlar yapıp vatandaşın hizmetine vereceğiz.
Sur'u bir cazibe merkezi haline getiriyoruz. Yaşanabilir bir çevre için bütün kirletici faktörleri engelleyerek kontrolu tamamen sağlayacağız. Güvenli yapı malzemeleri ve nitelikli enerji verimliği yüksek vizyonumuzu her yerer taşıyacğız. Parkları yaşam merkezlerimi yeşil alanları daha çok arttıracağız.
Şehir insan içindir. Şehrin dokusu yapısı çok önemlidir. Sadece beton yığınlarından oluşmayacak. Sosyal ihtiyaçların rahatça karşılayabileceği bir alan olacaktır.
"DİKEY MİMARİ YERİNE, YATAY MİMARİYİ DAHA ÇOK TERCİH EDECEĞİZ"
Dikey mimari yerine yatay mimariyi daha çok tercih edeceğiz. Osmanlıdan bugüne, uzanan bir bayındırlık ve çevre geçmişimiz var. Ufuk açıcı tarihi birikimimiz var. Bu şurada köklü birikimin yansımalarını göreceğiz.
3 ay boyunca devam edecektir. Kimlik planlama ve tasarlamadan, göçlere kadar birçok yelpazede çalışacağız. Milli şehircilik şurasına katkı sağlayacak olan bilim insanlarımıza üniversitelerimize kamu kuruluşlarımıza, şükranlarımı sunuyor teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz 16 yıl içerisinde 670 bin konut tamamladık. Ayrıca şu anda devam eden 75 bin konut tamamlanacak ve sahiplerine teslim edilecek. Böylece 140 milyarlık bir yatırımı gerçeklşetirmiş bulunuyoruz.
Bundan sonra işimiz bitmedi, devam ediyor. Hem şehircilik hem de çevre alanında. Son 16 yıl içerisinde hükümetlerimiz yeşil alan miktarını 1.8 milyon hektar düzeyinde arttırdı. 3 milyar ağacı toparkla buluşturduk Daha da güzel şeyler yapacağız.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM MECBURİ DEĞİL, GÖNÜLLÜ OLACAK"
Marmara depremi bize çok şey öğretti. Depreme dayanıklı riskli konutların yerini daha sağlam yapıların almasıdır. 5 milyon yapının deprem riskine karşı yenilenmesine rağmen halen 7 milyonun ihtiyacı var. 250 milyar dolarlık bir bütçeden bahsediyoruz.
Yapılacak bu konutlar ve harcanak bu bütçenin kendi kaynağını oluştıracak imkana sahip olduğunu ifade etmek istiyorum. Kentsel dönüşüm mecburi değil, gönüllü olacak.
Sur, Diyarbakır'ın cazibe merkezi turizm merkezidir. Tarihin kültürün ortaya çıktığı önemli bir merkezdir. Önce Sur'da başladık. Bir yandan tarihi yapısını yeniden ortaya çıkarıyoruz. Diğer yandan da burada ki vatandaşımızın mağduriyetini gideriyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle milli şehircilik şurasına katkı sağlayacak paydaşlara bir kez daha teşekkür ediyorum."